Moda endüstrisi sonuçları: Toprak bozulması
Toprak, ekosistemimizin en temel unsurlarından biri… Gıda üretimi için gereken sağlıklı toprak ihtiyacının yanı sıra, karbondioksit emilimi için de büyük oranda ihtiyaç var. Toprağın küresel boyutta bu denli bozulmuş ve kirlenmiş olması, gezegenimizin şu an karşı karşıya olduğu en temel çevre sorunlarından biri. Özellikle küresel gıda güvenliği için büyük bir tehdit oluşturuyor. Aynı zamanda küresel ısınmaya da büyük bir katkıda bulunuyor. Moda endüstrisi toprağı farklı şekillerde bozmada büyük rol sahibi: Kaşmir keçiler ve yünleri için yetiştirilen koyunlar yoluyla otlakların aşırı otlatılması, pamuk yetiştirmek için yoğun kimyasalların kullanılması nedeniyle toprağın bozulması, suni ipek gibi ahşap esaslı liflerin neden olduğu ormansızlaşma…
Moda endüstrisi sonuçları: Yağmur ormanı tahribatı
Her yıl nesli tükenmekte olan eski ormanların binlerce hektarı kesiliyor ve yerlerini suni ipek, viskon ve modal gibi ahşap esaslı kumaşlar yapmak için kullanılan ağaç dikimleri alıyor. Bu orman kaybı, son on yılda yağmur ormanlarının büyük ölçekli yok oluşunun gerçekleştiği Endonezya’da olduğu gibi, ekosistemi, biyoçeşitliliği ve yerli toplulukları, kültürü yani tüm yaşamı tehdit ediyor.
Giysilerimizdeki zehirli maddeler
Cildimiz vücudumuzun en büyük organıdır ve giysilerimizdeki kimyasallar da dahil olmak üzere üzerine koyduğumuz her şeyi emer. Tekstil üretiminin her aşamasında elyaf yapmak, ağartmak ve kumaşları boyamak için kimyasallar kullanılıyor. Bunlar sağlığımız için gerçek bir tehlike oluşturuyor.
Greenpeace’in Detoks Kampanyası için yaptığı bir araştırma, giysilerimizi yapmak için sıklıkla kullanılan toksin, kanserojen ve hormon bozucu maddeler içeren, yasaklanması gereken, ancak şu anda yasak olmayan 11 kimyasal ortaya koydu. Bazı çalışmalar, pijamalarda bulunan bazı kimyasal maddelerin, bir gece bu pijamaları giydikten 5 gün sonra çocuğun idrarında bulunabileceğini gösteriyor. Yakın zamanda yapılan bir araştırma, 20 farklı tekstil markasından (moda devleri dahil) test edilen ürünlerin %63’ünde tehlikeli kimyasallar bulundu.
Moda endüstrisinde çalışma koşulları
İnsan haklarına aykırı çalışma koşulları
Bunu onlarca yıldır biliyoruz; giysilerimizin çoğu işçi haklarının sınırlı olduğu veya mevcut olmadığı ülkelerde, çok zor koşullar altında, sömürü sisteminde üretiliyor. Aslında üretim tesisleri, daha ucuz işçilik maliyetleri arayışıyla düzenli olarak yer değiştiriyor. Çocuk ve kadın hakları başta olmak üzere, temel hakları zedeleyici koşulları daha da ağırlaştırıyor. Ekonomik kalkınmaya ve özgürlüğe sahip olmayan ülkelerde yaşayanlar, bu korkunç sistemde hayatta kalabilmek için gittikçe ağırlaşan koşullara mecbur kalıyor. Şirket sahiplerinin “Bu işçiler için hiç yoktan iyidir”, “En azından onlara iş veriyoruz” dediğini ve bir dereceye kadar haklı bulunduklarını sık sık duyuyoruz, ancak bu sistemin özünde yatan tek kavram: Sömürü.
Yoksulluk ve her türlü çalışma koşulunda maaş karşılığında çalışmaktan başka seçeneği olmayan nüfusun avantajlarından yararlanılırken, Avrupa Parlamentosu bile Asya’daki hazır giyim işçilerinin mevcut çalışma koşullarını tanımlamak için ‘köle işçi’ terimini kullanıyor.
Bir ülkede çalışma koşulları iyileşirse, şirketlerin başka bir ülkeye taşınacağını biliyoruz. Bilinçli tüketici değil, türetici olmadığımız sürece, yani bir değişim baskısı yaratmadığımız sürece, kurumsal dünyadan veya hükümetlerden pek bir şey bekleyemeyeceğimizi görüyoruz.
Moda endüstrisinde ücretler
Birçok moda markası müşterilerine, giysilerini yapan işçilere ‘en azından yasal ücret’ ödenmesini garanti ediyor, ama bu tam olarak ne anlama geliyor? Her şeyden önce, diğer birçok markanın asgari yasal maaşı bile ödemediği anlamına geliyor! Dahası, imalatçı ülkelerin çoğunda (Çin, Bangladeş, Hindistan…) asgari ücret, yaşama ücretinin yarısı ila beşte birini temsil ediyor. Yaşama ücreti, bir ailenin temel ihtiyaçlarını (yemek, kira, sağlık bakımı, eğitim vb.) karşılamak için ihtiyaç duyduğu asgari tutarı temsil ederken belirlenen ve o kadarı bile asla karşılamayan miktarlar… Bu miktar, maalesef temel refah koşullarının çok çok altında kalıyor. Yani, özetle bu markalar, çalışanlarına bir insanın haysiyetle yaşamak için gerçekte ihtiyaç duyduğundan 5 kat daha az ödeme yapmakla övünüyorlar!
Moda endüstrisinde çalışma saatleri
Hazır giyim işçileri genellikle en iyi şartlarda haftada 7 gün, günde 14 ila 16 saat çalışmaya zorlanmaktadır. Yoğun sezonda, moda markasının son teslim tarihini karşılamak için bu saatlerin arttığını biliyoruz. Temel ücretleri o kadar düşük ki, fazla mesai yapmayı reddedemiyorlar – fazla mesai yapmayı reddederlerse, birçoklarının işten çıkarılacağı gerçeği onları tutsak ediyor. Hayattan keyif almanın, ormana doğru şöyle bir ayaklarını uzatmanın, hayattan keyif almanın, iyi olma halinin önemini bugünlerde tartışırken, her şeyin iş, kariyer değil, mutluluk olduğunu konuşmaya başlarken, peki ya gardırobumuzdan gelen sesler?
Moda endüstrisinde sağlık ve güvenlik koşulları
Bangladeş’in Dhaka kentinde 1134 hazır giyim işçisinin hayatını kaybettiği Rana Plaza’nın 2013 yılında çökmesi, tüm moda endüstrisinin kabul edilemez çalışma koşullarını dünyaya gözler önüne serdi. Çalışanlar genellikle havalandırmasız çalışıyor, zehirli maddeleri soluyor, insani temel haklardan çok uzak, güvenli olmayan binalarda fiber tozlarını veya kumları soluyorlar. Belki de bizim 10 dakikamızı geçiremeyeceğimiz ortamlarda çocukluktan başlayan koca bir ömür geçiyor…
Tekstil üretim sahalarında kazalar, yangınlar, yaralanmalar ve hastalıklar, çok sık meydana gelen olaylar… Üstelik, giyim işçileri düzenli olarak sözlü ve fiziksel tacizle karşı karşıya kalıyor. Çünkü haklarını ve alan dokunulmazlıklarını koruyacak bir yapı bulunmuyor. Bazı durumlarda, (ulaşılamayan) günlük hedeflerine ulaşamadıklarında hakarete uğruyorlar, molaları ellerinden alınıyor veya su içmelerine dahi izin verilmiyor.
Moda sektöründe çocuk işçiliği
Dünyada 168 milyon çocuk çalışmak zorunda kalıyor. Moda endüstrisi düşük vasıflı işgücü gerektirdiğinden, bu sektörde çocuk işçiliği özellikle çok yaygın. Örneğin, Güney Hindistan’da 120.000 kız çocuğu, yoksul ailelerden gelen genç kızları temel bir ücret ve sonunda bir toplu ödeme karşılığında üç veya beş yıl boyunca bir tekstil fabrikasında çalışmaya göndermeyi içeren bir uygulama olan Sumangali programı kapsamında çalışıyor. Çeyizlerini ödemek için kızlar çok çalışıyorlar ve modern kölelik olarak sınıflandırılabilecek korkunç koşullarda yaşıyorlar. Sevgili okur, burada araya girmek istiyorum. Bu yazıyı yazmak benim için öyle zor oldu ki; bu yazıya tam burada iki gün ara verdim. Hayaller kurması, oynayıp gülümsemesi gereken çocukların ellerinden çalınmış bir hayat… İşte dönüşüm ve dönüştürme arzumun temelinde yatan motivasyon…
Moda endüstrisinde zorla çalıştırma
Moda endüstrisinin tedarik zinciri boyunca birçok zorla çalıştırma vakası da rapor edilmiş durumda. En kötü şöhretli örnek, dünyanın en büyük pamuk ihracatçılarından biri olan Özbekistan’da yaşanıyor. Her sonbaharda, hükümet bir milyondan fazla insanı normal işlerini bırakıp pamuk toplamaya zorluyor. Çocuklar da seferber ediliyor ve pamuk hasadı için zorla götürülüyor.
Moda endüstrisinde sendikaların kısıtlamaları
Bu fabrikaların çoğunda, hazır giyim işçilerinin haklarını topluca savunmak için sendika kurmalarına izin verilmiyor. Hükümetler kanunları ve fabrikaların kurulduğu ihracat bölgelerindeki özel düzenlemeler, 4.500 hazır giyim fabrikasının sadece %10’unun kayıtlı bir sendikaya sahip olduğunu gösteriyor. Bangladeş’teki gibi, sendikaların kurulması genellikle kısıtlanıyor. Fabrikalar ayrıca sendika üyelerini tehdit ve fiziksel olarak saldırıya uğratıyor veya onları tamamen cezasız bir şekilde kovuyor, bu da çalışanları sendika kurmak konusunda engelliyor.
Moda Devrimi / Kıyafetlerimi Kim Yaptı? #whomademyclothes
Moda Devrimi, giysilerimizin güvenli, temiz ve adil bir şekilde üretilmesi için giysilerimizin tedarik edilme, üretilme ve türetilme şeklini kökten değiştirmek için insanları ve kuruluşları birlikte çalışmak üzere birleştirmek olan küresel bir harekettir. Çiftçiden tüketiciye kadar, tüm değer zinciri boyunca iş birliğinin, sektörü dönüştürmenin tek yolu olduğuna inanıyorlar. Her yıl 19-25 Nisan’da Moda Devrimi Haftası’nı düzenliyorlar: Rana Plaza fabrikasının çöküşünün yıl dönümüne denk gelen nisan ayında whoademyclothes kampanyası. Bu hafta boyunca markaların ve üreticilerin, #whomadesmyclothes hashtag’iyle yanıt vermeleri ve tedarik zincirlerinde şeffaflık göstermeleri teşvik ediliyor. https://www.fashionrevolution.org/tag/who-made-my-clothes/
Sevgili okur, bugün belki de o çok sevdiğimiz gömleğimizin, eteğimizin aslında pek de masum olmayabileceğini yeniden hatırladık öyle değil mi? Bu kocaman sistemin bizi içerisine nasıl dahil ettiğini? Peki ya hiç umut yok mu? Elbette var. Seninle, benimle, dönüşüme inanan, iyiliğe inanan her türeticiyle umut her zaman var! Good4Trust’ın inandığı hikaye de tam olarak bu. Daha adil ve daha iyi sistemler var edebilmek ve kendimizi o sistemlerde konumlandırabilmek… Haydi gel, bu etkiyi birlikte Good4Trust’ta büyütelim.
Bir Cevap Yazın