Birleşmiş Milletler, hayvan tarımı ve et üretimini dünyadaki en acil sorun olarak tanımlıyor. Hatta Birleşmiş Milletler Çevre Programı, gelecekte etin yerine geçebilecek daha çevre dostu seçenekler sunan Beyond Meat ve Impossible Foods gibi vegan şirketlerini ‘Dünyanın Şampiyonları’ olarak kabul ediyor. Peki vegan yaşamın çevresel faydaları neler olabilir? Hayvan deneyleriyle geliştirilen ürünlerin, hayvansal içeriğin kullanıldığı her türlü ürün ve hizmetin reddi dünya için nasıl bir fayda sağlar? Hayvanların yaşam hakkını korumanın dışında, vegan yaşam neyi korur, gelin birlikte inceleyelim.
Vegan yaşam ekosisteme nasıl yardımcı olur?
Vegan yaşamın çevre açısından ne denli iyi olduğunu anlamak için et, balık ve süt üretiminin gezegenimizin ekosistemini ne şekilde etkilediğine bakabiliriz.
Sera gazı emisyonlarından ormansızlaşmaya, türlerin yok olmasından su kirliliğine kadar, hayvan endüstrisi gezegenimizin çevre krizinin arkasındaki itici güçlerin başında yer alıyor.
Hayvancılığın çevresel etkileri Cowspiracy, Selden Önce ve Dünyalılar gibi popüler belgesellerde daha önce ele alınmıştı. Ancak, ‘Gezegen için vegan’ argümanına en büyük katkıyı sunan şey, bilim! Haydi, bu konudaki birkaç bilimsel gerçeğe birlikte göz atalım.
1. Su Tasarrufu
Günümüzde artık duş sürelerinden su dağıtım teknolojilerine kadar su tasarrufu konusunda çeşitli çözümler üretiliyor. Tüm dünya, artan kuraklık karşısında su tasarrufunun en etkili yolunu bulmak için adeta birleşmiş gibi…
Bitkisel gıdaların üretimi, hayvansal ürünlere kıyasla çok daha az su gerektirdiğinden, vegan diyetini benimsemek, su tasarrufunun en etkili yollarından biri. Aslında, bir bütün olarak üretim, dünyadaki su arzının %93’ünü oluşturuyor ve en büyük pay et ve süt ürünleri üretiminde… Öyle ki, hayvansal gıdaların üretiminde tatlı suyumuzun dörtte biri yalnızca bu endüstri için kullanılıyor!
Araştırmalar, vegan olan bir kişinin yılda 200.000 galondan fazla su tasarrufu sağlayabileceğini gösteriyor.
2. Toprağı temiz tutmak
Dünya çapındaki ormansızlaşmanın ana nedenlerinden biri olan hayvancılık, verimli toprakları zayıflatıyor ve yok ediyor.
Çeşitli bitki ve ağaçları dikip yetiştirerek, sürdürülebilir tarım için toprağı besleyip temizleyerek besin yokluğunun/kıtlığının etkilerini tersine çevirebiliriz. Yani, daha fazla vegan beslenme ile, doğal olarak artacak bitki ve ağaç yetiştiriciliği dünyayı kurtarıyor olacak…
3. Sera gazı emisyonlarının azaltılması
Sera gazlarını atmosfere yayılan ve küresel ısınmaya ve iklim krizine yol açan bir tür gaz olarak tanımlayabiliriz.
Hayvancılık tarafından üretilen yüksek karbondioksit, metan ve diğer sera gazı seviyeleri, tüm ulaşım emisyonlarından daha fazla. Hatta tüm küresel emisyonların %14’ünden fazlasını, sadece hayvancılık sektörü oluşturuyor. Yani, bugün vegan beslenme iklim krizi boyutunda büyük bir yükü dünya üzerinden kaldırıyor.
Araştırmalar, vegan beslenmenin sera gazlarını yarı yarıya azaltabileceğini gösteriyor.
4. İklim krizini azaltmak
Sera gazlarının iklim değişikliğinin başlıca nedeni olması nedeniyle, ‘Sera etkisi’ nedeniyle veganizmin iklim değişikliğini hafifletmeye yardımcı olmasını beklemeliyiz.
Araştırmalar, eğer herkes vegan olursa, küresel ısınmaya katkıda bulunan emisyonların, yükselen deniz seviyeleri, seller, eriyen buzullar ve kuraklık gibi iklim krizlerinin zararlı etkilerini durdurmaya ve tersine çevirmeye yetecek kadar, yani %70 oranında azalacağını gösteriyor.
5. Türlerin neslinin tükenmesinin önlenmesi
Hayvancılık, birincil yem olan soya ve mısır mahsulleri için kullanılan yabani araziler nedeniyle, dünyanın temel biyolojik çeşitliliğini etkiliyor.
Arazi kullanımının artması, farklı türlerde maymunlar, filler, ayılar, kaplanlar, timsahlar, aslanlar, kurtlar ve papağanlar da dahil olmak üzere bir dizi yerli türün küresel düzeyde tehdit edilmesine yol açıyor.
Vegan diyeti seçmek, hayvancılık ve fabrika çiftliklerinin yem bitkileri ihtiyacını ortadan kaldırarak, türlerin neslinin tükenmesini önlemede uzun bir yol kat etmemizi sağlıyor. Vegan yaşam, hayvanları değil, insanları beslemeye odaklanan, daha sürdürülebilir bir tarım modeli geliştirmemizi ve belki de onarıcı tarım gibi yöntemlerle, temiz ve adil bir ekolojik düzen yaratmamızı sağlayabilir.
6. Dünyadaki açlıkla mücadele
Hayvancılık yemi üretimi, birçok insanın gıdaya ihtiyaç duyduğu bölgelerdeki gıda mevcudiyetini de etkiliyor. Hayvancılık, üretimini beslemek için su ve toprak dahil olmak üzere, dünyanın varlıklarını tekelleştiriyor: Dünya mahsulleri tarafından üretilen kalorinin %36’sının hayvan yemi için kullanıldığı ve bu yem kalorilerinin yalnızca %12’sinin katkıda bulunduğu tahmin ediliyor.
Vegan yaşam, gezegenimizin varlıklarını insanları doğrudan besleyen mahsuller için kullanmak, daha pratik ve kalori açısından verimli olacağından, ‘aracı’ (bu durumda orta hayvanı) keserek dünyadaki açlıkla etkin bir biçimde mücadele edebiliyor.
Yukarıda bahsedilen araştırma, yalnızca doğrudan insanın ihtiyacı için gıda yetiştirmenin mevcut gıda kalorilerini %70’e kadar artıracağını ve dünya çapında ek 4 milyar insanı besleyeceğini gösteriyor! Çok etkileyici değil mi?
Vegan beslenme tüm dünyadaki açlık sorununu ortadan kaldırabilecek güçte!
7. Enerji tüketimini azaltmak
Hayvancılık, yem üretimi, ıslah, gübre üretimi ve yayılması, elektrik kullanımı ve çiftlik işletme maliyetleri gibi çok sayıda faaliyet için muazzam ölçülerde fosil enerji tüketimi gerekiyor.
Öte yandan, hayvan bazlı proteinin bitki bazlı protein oluşturmaktan sekiz kat daha fazla fosil yakıt enerjisi gerektirdiği tahmin edildiğinden, bitkisel ürünler çok daha yüksek enerji verimliliğine sahip.
Kısaca vegan beslenme, hem enerji tasarrufu sağlar hem de hayatları korur!
8. Hava kirliliğinin azaltılması
Çevre için en zararlı gazlardan biri olan karbondioksidin (CO2) hayvancılığın sera gazı emisyonuna etkisinin en önemli faktörü olduğunu daha önce tartışmıştık. Et ve diğer hayvansal ürün endüstrisi yılda en az 32.000 milyon ton karbondioksit oluşturuyor.
Vegan bir diyet benimsemek, karbondioksit emisyonlarını azaltarak hava kirliliğini azaltıyor. Veganizm Etki Raporu’na göre, mevcut et yiyen nüfus vegan olursa, dünyadaki CO2 oranının gıda kaynaklı emisyonlarında %70’lik bir düşüş görülecek.
9. Habitatların korunması
Et ve süt endüstrisi, yabani türlerin doğal yaşam alanlarının yok edilmesinden de sorumlu. Hayvancılık yönetimi ve hammadde, tropikal ülkelerde habitat kaybının en büyük nedenini oluşturuyor.
2050 yılına kadar Asya ve Afrika ülkelerinin, et üretimini artırmak için arazide %30-50 artışa ihtiyaç duyacağı ve bölgede yaşayan yerli türlerin yaşam alanlarını kalıcı olarak yok edeceği tahmin ediliyor. Bu noktada, aslında vegan beslenmenin göç gibi temel insani problemleri de ortadan kaldırabileceğini görüyoruz. Gittikçe artan dünya nüfusu ile hayvansal üretim, daha fazla yer işgaline, daha fazla göçe ve kültür erozyonuna yol açıyor. Yerel sistemler maalesef yok oluyor.
Et ürünlerine olan talebin azalması, bu değerli habitatların ve içinde yaşayan türlerin korunmasını sağlamak için yeterli bir yol!
10. Türleri korumak
Yaban hayatı nüfusu da hayvancılık nedeniyle ne yazık ki, yok oluyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde, her yıl kurt ve dağ aslanları gibi tehdit altındaki ve nesli tükenmekte olan türler de dahil olmak üzere 3 milyon vahşi hayvan öldürülüyor.
Koruma altındaki kuş türleri de dahil olmak üzere, bu insan yapımı mücadelenin ortasında sayısız hedef olmayan tür de yok oluyor. Bununla birlikte ekosistem dengeleri tür kayıpları ile altüst oluyor ve birçok ekosistemsel kriz tetikleniyor.
11. Okyanusu stabilize etmek
Aşırı avlanma, okyanusun biyolojik çeşitliliği açısından dengesizliklere yol açtı.
Dünya çapındaki balık popülasyonunun büyük ölçüde azalmasının yanı sıra, aşırı avlanma kalan balıkların özelliklerini de değiştirdi. Bu da okyanus besin zincirini riske atan tehlikeli bir domino etkisine sebep oldu. Bugün su yaşamında büyük bir tür kaybı yaşıyoruz.
Okyanus ekosistemini doğanın amaçladığı şekilde etkilemek için, balık popülasyonunu dengelememiz gerekiyor. Vegan yaşam, dünyanın artan balık talebini azaltarak okyanus ekosistemini dengeleyebilir.
12. Su yollarının temizlenmesi
Hayvan yemleri, çevredeki su yollarını antibiyotikler de dahil olmak üzere yüksek dozda kimyasallarla kirletiyor ve ‘ölü bölgeler‘e yol açıyor.
Endüstriyel ve evsel atıklar da su kirliliğine katkıda bulunan büyük faktörlerden olsa da, hayvansal ürünlere olan talep arttıkça, ne yazık ki hayvancılık bu konuda da başı çekiyor.
Gübreler besin kirliliğinde büyük bir faktör olmaya devam ettiğinden dolayı, vegan olmak sorunu tamamen ortadan kaldırmıyor. Ancak şu anda su yollarımızı kirleten büyük miktarlardaki hayvan atığı, hormon ve antibiyotikleri ortadan kaldırabilir.
13. Yağmur ormanlarını ve toprakları korumak
Amazon yağmur ormanlarının yok edilmesinin %91’inden hayvancılık sorumlu… Hatta dünya çapında ormansızlaşma ve arazi kullanımının en büyük itici gücü olarak hayvancılığı ele alabiliriz.
Öte yandan araştırmalar, vegan bir diyetin arazi kullanımını %76 azaltarak Amazon’u, yerli kabilelerini ve sayısız tropikal türü koruyabileceğini bizlere gösteriyor. Yani, büyük bir habitatı ve yerel yaşamı korumak/yaşatmak mümkün: Sadece vegan beslenerek!
14. Denizin yenilenmesi
Aşırı avlanma sadece deniz ekosisteminin dengesini bozmakla kalmadı, aynı zamanda toplam balık popülasyonunu 1970 yılına kıyasla yarı yarıya azaltmayı başardı.
Özellikle ton balığı ve uskumruya olan talep sürdürülemez hale geldi ve iki tür şu anda nesli tükenme eşiğinde…
Vegan olmak, deniz yaşamının yeniden gelişmesini, okyanuslarımızın yeniden dolmasını ve denizlerimizin yenilenmesini sağlayacak!
15. Azot oksidin çıkarılması
Hayvan atıkları parçalandığında, ısınma etkisinde CO2‘den 300 kat daha güçlü bir sera gazı olan nitröz oksit üretir. Her yıl, tüm nitröz oksit emisyonlarının %65’ini oluşturan 6 milyon ton azot oksidin çiftlik hayvanları tarafından üretildiği tahmin ediliyor.
Vegan yaşam, çiftlik hayvanlarına olan talebi ortadan kaldırarak, azot oksit emisyonlarını azaltıyor ve gezegenimizin iklim dengesini eski haline getirmek için uzun bir yol kat etmemizi sağlıyor.
16. Hayvancılık emisyonlarının durdurulması
Hayvancılık emisyonları, tüm antropojenik GHG emisyonlarının %14’ünden fazlasını oluşturuyor. %44’ü ise yalnızca metandan kaynaklanıyor.
Gezegendeki herkes vegan olursa, hayvancılık emisyonları tamamen duracak. Yani, iklim krizine en büyük katkıda bulunanlar faktörlerden birine son verilebilecek.
17. Daha az varlık kullanmak
Hayvansal ürünler, bitki bazlı gıdalardan daha yoğun varlık tüketimine neden olur. Örneğin; sığır eti üretimi için çok çok çok fazla su ve arazi kullanımı gerektirir.
Bitkisel gıdalar yetiştirmek, hayvansal gıdalar üretmekten beş kat daha az su gerektirdiğinden, vegan diyet daha az doğal varlık kullanır. Öyle ki, vegan diyete küresel bir geçiş, arazi kullanımını %75 oranında azaltabiliyor.
Karşılaştırıldığında, araştırmalar et, balık, yumurta ve süt ürünlerinin dünyadaki tarım arazilerinin %83’ünü kullandığını ve gıda emisyonlarının %56 ila 58’ini oluşturduğunu gösteriyor. Bunlara karşın, kalorimizin yalnızca %18’ini sağladığını gösteriyor! Yani, vegan beslenerek çok daha temiz, adil, doyurucu bir dünya yaratmak oldukça basit ve mümkün!
Çevre için vegan yaşam
Vegan olmak, karbon ayak izinizi başka hiçbir kişisel eylemin yapamayacağı şekilde azaltır. Bilim, güçlü bir şekilde vegan yaşam tarafındadır. Özellikle sağlık üzerine olumsuzdan öte birçok olumlu etkisi olduğu, son dönemlerde birçok araştırmayla kanıtlanmış durumda.
Zaman azalıyor, bu yüzden tabağımızdan başlayarak gezegenimizi ve vücudumuzu daha sağlıklı hale getirme sorumluluğunu üstlenmek bize düşüyor.