Gardıroplarımız bize ne anlatır? Bölüm 1

Tekstil endüstrisi, yani her gün önünde belki de dakikalarca vakit harcadığımız gardıroplarımız, sandığımız kadar masum olabilir mi? Gelin, bu konuyu birkaç başlık altında ele alalım.

Hızlı moda: Gardıroplarımızdaki Tehlike 

Gardıroplarımız bize ne anlatıyor?

Günümüzde bir giysiyi ortalama beş defadan fazla giyenlerin sayısı çok çok az. Neden?

1) Konfeksiyon kalitesi her yıl düşüyor. Bu nedenle giysilerimiz kısa sürede solmuş, şekilsiz veya yıpranmış görünüyor. Üretim biçimlerinden hammaddeye kadar, gittikçe daha fazla satın aldırmaya yönelik bir üretim sahası yaygınlaşıyor. Genel sektör buna dönüştükçe de, bu durum zamanla kabullendiğimiz bir durum haline geliveriyor.

2) Trendler o kadar hızlı değişiyor ki, ayak uyduramıyoruz. Sadece güncel kalmak için satın almaya devam ediyoruz. Planlı eskitmeler, durmadan değişen moda algısı, renkler ve çeşit çeşit ürünler… Bizi, kendimizi daha iyi hissedeceğimiz yönünde inandırmak için sürekli değişen ve trendlere bizi inandıran dürtmeler…

Hız bu çağın en büyük avantajı gibi görünse de, hızlı yemek, hızlı moda kavramlarıyla bizi bir felakete sürüklüyor. Hızlı moda ucuz, tek kullanımlık giysilerin seri üretimi ve dahilinde maalesef türetim değil, tükettirilmesi… Yılda sayısız yeni koleksiyon, bizi sürekli güncelliğini yitirmiş hissettiriyor ve bizi daha fazlasını almaya devam etmeye durmaksızın teşvik ediyor. Modayı reddetmenin ötesinde, kendimizi kabullenmek ve belki de kıyafetlere önem vermeyi bir kenara koymaya bile başlayabiliriz.

Peki ya “Etkimizi nasıl azaltabiliriz?”, biraz bunları konuşalım.

Modanın Etkileri

Modanın Çevresel Etkileri

Moda Endüstrisinin Yol Açtığı Su Kirliliği 

Giysilerin üretildiği ülkelerin çoğunda, tekstil fabrikalarından gelen arıtılmamış toksik atık sular, doğrudan nehirlere boşaltılıyor. Atık su kurşun, civa ve arsenik gibi toksik ve tehlikeli maddeler içeriyor. Bunlar, su yaşamına ve nehir kıyılarında yaşayan milyonlarca insanın sağlığına son derece zararlı. Üstelik ekosistemi de öldürüyor. Kirlenme aynı zamanda denize de ulaşıyor ve sonunda tüm dünyaya yayılan koca bir kirlilik ve zehir oluşuyor. Su kirliliğinin diğer bir ana kaynağı, pamuk üretimi için gübre kullanılması… Bu da akış sularını ve buharlaşma sularını büyük ölçüde kirletiyor.

Bunun hakkında ne yapabilirsiniz? Fabrikalar için daha sıkı çevre düzenlemelerine sahip ülkelerde yapılan kıyafetleri seçebilir, Good4Trust’ta yer alan üreticilerinin ürünlerine göz atabilirsiniz.

Aynı zamanda kimyasalların üretilmesini gerektirmeyen organik ve doğal elyafları seçebilirsiniz.

Modanın Su Kirliliğine Etkisi

Moda Endüstrisinin Su Kullanımı

Aral Gölü Kurtarılabilecek Mi?  (kuruyan hazar denizi)

Moda endüstrisi, önemli bir su kullanıcısıdır. Aslında dolabınızdaki bir kıyafetin size ulaşana kadar kulladığı su miktarı sizi hayrete düşürebilir. Tüm giysilerimizin boyama ve terbiye işlemlerinde yüksek miktarda temiz su kullanılıyor. Referans olarak boyalı kumaş, tonu başına 200 tona kadar tatlı su alabiliyor. Ayrıca, pamuğun büyümesi (ve ısınması) için çok fazla suya ihtiyacı var. Ancak genellikle ılık ve kuru alanlarda yetiştiriliyor, sonucunda sadece 1 kg pamuk üretmek için 20.000 litreye kadar suya ihtiyaç doğuyor. Bu, zaten kıt olan bu değerli kaynak üzerinde muazzam bir baskı yaratıyor ve pamuk üretiminin suyu tamamen boşalttığı Aral Denizi’nin çölleşmesi gibi çarpıcı ekolojik sonuçlarla bizi karşı karşıya bırakıyor.

“Hindistan’ın tüm nüfusunun günlük su ihtiyacının %85’i, ülkede pamuk yetiştirmek için kullanılan suyla karşılanacak. Hindistan’da 100 milyon insanın içme suyuna erişimi yok.” The Guardian’dan Stephen Leahy’in haberlerinden biriydi bu ve pamuk için kullanılan suyun ne kadar büyük bir kitleye su erişimi sağlayabileceğini gözler önüne serdi.

Bunun hakkında ne yapabiliriz? Keten, geri dönüştürülmüş elyaf vb. gibi düşük su kullanımı olan elyafları seçmek, en temek çözümler arasında bize merhaba diyor.

Modanın Su Kullanımı

Moda endüstrisinin mikro lif kirliliği 

Sentetik bir giysiyi (polyester, naylon, vb.) her yıkadığımızda, yaklaşık 700.000 ayrı mikrofiber suya salınıyor ve buradan da okyanuslarımıza giriyor. Bilim insanları, küçük suda yaşayan organizmaların bu mikro lifleri yuttuğunu keşfettiler. Aslında çözünme olarak adlandırdığımız süreç dahil, birçok etkenle plastikler boyut değiştirerek çevremize ve sağlığımıza etki etmeye devam ediyor. Bunlar daha sonra küçük balıklar tarafından yeniyor ve daha sonra büyük balıklar tarafından yenmesiyle besin zincirimize plastik eklenmiş oluyor.

Yakın zamanda yapılan bir araştırma, sentetik elyaf giymenin plastik mikrofiberleri havaya saldığını da gösteriyor. Araştırmaya göre, “Bir kişi kıyafetlerini yıkayarak yılda yaklaşık 300 milyon polyester mikrofiberleri çevreye, sadece giysilerini giyerek ise 900 milyondan fazla polyester mikrofiberleri havaya salabiliyor”.

Bunun hakkında ne yapabiliriz?

Doğal veya yarı sentetik elyafları seçebiliriz.

Giysileri yalnızca daha düşük sıcaklıkta (30ºC) ve mümkün olduğunca az yıkama yapmaya dikkat edebiliriz.

Modanın Zararlı Etkileri

Moda endüstrisinin atık sorunu

Tekstil ürünleri gün geçtikçe hayatımızda tek kullanımlık hale gelmeye başladı. Sonuç olarak, giderek daha fazla tekstil atığı üretmeye başladık. Ürünü üretmeden, atığının üretimine en büyük desteği onu satın olarak sağlıyoruz. Batı dünyasında bir aile, her yıl ortalama 30 kg kıyafeti çöpe atıyor. Yalnızca % 15’i geri dönüştürüyor veya bağışlıyor. Geri kalanı doğrudan çöp sahasına gidiyor veya yakılıyor. Polyester gibi sentetik lifler özünde plastik lifler grubuna giriyor, bu nedenle biyolojik olarak parçalanmıyorlar ve ayrışmaları 200 yıla kadar sürebiliyor. Giysilerimizin %72’sinde sentetik elyaf kullanılması ise sektörün genel davranış ve üretim biçimlerinden kaynaklı…

Bunun hakkında ne yapabiliriz? 

Doğal veya yarı sentetik elyafları seçebiliriz.

Elbette daha az satın alabiliriz, daha kaliteli satın alımlar yapabiliriz.

Geri dönüşüm yapabilir veya elimizdeki ürünleri ileri dönüştürebiliriz.

Modanın Atık Değerleri

Moda endüstrisindeki kimyasallar

Kimyasallar, giysilerimizin ana bileşenlerinden biri ve her bir giysimizin elyaf üretimi, boyanması, ağartılması ve ıslak işlenmesi sırasında birbirinden farklı, tehlikeli kimyasallar kullanılıyor.

Pamuk yetiştiriciliğinde yoğun kimyasal kullanımı, büyük tatlı su ve okyanus suyu kirliliği ve toprak bozulması ile birlikte pamuk çiftçileri arasında hastalıklara ve erken ölümlere neden oluyor. Bu maddelerden çoğu, bizim için de zararlı…

Bunun hakkında ne yapabiliriz? Organik elyafları seçebiliriz, Good4Trust üreticileri gibi sürdürülebilir markaları tercih edebiliriz. Her zaman yeni kıyafetleri ilk kez kullanmadan önce yıkayabiliriz.

Modanın Etkileri

Moda endüstrisinin sera gazı emisyonları

Hazır giyim endüstrisi, küresel karbon emisyonlarının en az % 10’unu oluşturuyor. Küresel moda endüstrisi, her yıl satın alınan milyonlarca giysinin üretimi ve nakliyesi sırasında kullandığı enerji nedeniyle çok fazla düzeyde sera gazını da dünyaya salıyor. Giysilerimizin çoğunda kullanılan, fosil yakıtlardan üretilen enerji ve hammadde… Bu da üretimi doğal elyaflara göre çok daha enerji gerektiren bir hale getiriyor. Giysilerimizin çoğu Çin, Bangladeş veya Hindistan’da kömür ile üretiliyor (üretim aşamasındaki insan hakları ihlallerini ayrıca ele alacağız). Bu, karbon emisyonları açısından en kirli enerji türü olmakla birlikte FORBES’ten James Conca’ya göre: “Ucuz sentetik elyaflar, CO2’den 300 kat daha fazla zararlı olan N2O gibi gazları da yayıyor.” 

Bu konuda ne yapabiliriz? Doğal elyafları seçebiliriz, daha az satın alabilir, daha kaliteli satın alımlar yapabilir, kıyafetleri tamir edebilir, yenileyebilir, kısacası bir türetici olabiliriz.

Modanın karbon ayak izi

Haftaya yayınlayacağımız serinin ikinci bölümünde görüşmek üzere! 🙂

Bir Cevap Yazın

Up ↑

%d