Deprem Sonrası İkincil Afet: Çevre Kirliliği

6 Şubat tarihli Maraş merkezli deprem hepimizi çok üzdü ve dayanışmaya teşvik etti. Depremin ardından bölgede başlayan insani yardım faaliyetleri devam ediyor ancak bir yandan da bazı gerçekler su yüzüne çıkmaya başladı. Bunlardan biri “Bunca enkaz ne olacak?” sorusu ile başlıyor.

Doğal kaynaklı afetler arasında sayılan deprem, etkilediği bölgedeki canlıların hayatını, ekolojik döngüyü sarsan, yerle bir eden bir afet. Eğer ki bölge böyle bir afete hazırlıklı değilse afetin getirdiğinden daha büyük bir yıkımla karşı karşıya kalıyoruz. Bir örneğini acı bir şekilde tecrübe ettiğimiz bu günlerde, depremin neden olduğu tek afet deprem kaynaklı yıkımla sınırlı kalmıyor, çevre kirliliği ile de karşı karşıya kalıyoruz.

Bunca Enkaz Ne Olacak?

Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinden sonra bölgede insani yardım faaliyetleri bir yandan devam ederken, bir yandan da bazı gerçekler su yüzüne çıkmaya başladı. Bunca enkaz ne olacak? Yıkılan binlerce binadan bahsediliyor, bunun yanında hasarlı ve ağır hasarlı binaların sayısı da bir hayli fazla. 

Bunca enkaz yanında bir sürü atığı da getiriyor. Uzmanlar 100 ila 230 milyon ton inşaat atığının ortaya çıkacağını tahmin ediyor. Yani yaklaşık Erciyes Dağı büyüklüğünde bir atık yığını ile karşı karşıyayız. Deprem sonrası oluşan atıklar yalnızca bununla da sınırlı değil. Akla ilk gelen moloz yığınları olsa da afet sonrası evlerdeki ilaçlardan endüstriyel atıklara, elektronik eşyalardan yollardaki asfaltlara kadar bir kısmı geri dönüştürebilir birçok pek çok atık türüyle karşılaşıyoruz. Peki ne oluyor bu atıklara? 

Yıkımı ve Hafriyat Atıklarını Yönetmek

Afet anında ve sonrasında koordinasyonun ne kadar önemli olduğunu biliyoruz, aynı şey enkaz kaldırma işlemleri için de geçerli. Bu işlemler sırasında dikkat edilmesi gereken iki temel konu var. Birincisi, afet enkazını kaldırmak konusunda acele etmemek

Resmî Gazetede yayınlanan Binaların Yıkılması Hakkında Yönetmelik’te yıkıma başlanmadan önce çevre ve insan sağlığının güvenliğine zarar vermemek için gereken bütün tedbirlerin alınması gerekliliğine ilişkin maddeler var. Ancak şu an bölgede bu tedbirler alınmadan, çadır kentlerin yanında yıkım faaliyetleri başladı. Bu yıkımlar çok fazla toz oluşumuna neden oluyor, bu toz da civarda yaşayan insanların sağlığını tehlikeye atıyor. 

Bir diğer konu kaldırılan enkazın nereye götürüleceğiyle ilgili. Seçilen alanların hafriyat atığı dökümüne ne kadar uygun olduğu konusuna dikkat etmek gerekiyor. Tarımsal üretimin ciddi anlamda yapıldığı bu bölgede hafriyat atığının döküldüğü alanların tarımsal faaliyetlere yakın olması, tarımsal üretimi ve döngüyü ciddi tehlikeye atabilir. 

Yani, enkaz kaldırmada dikkat edilmesi gereken iki temel nokta, yıkımın nasıl yapıldığı ve hafriyat atığının döküleceği alanların uygunluğu. 

Peki bu konuda bireysel olarak yapabileceklerimiz neler? Tabii ki birlik olup sesimizi yetkililere duyurmak. Deprem ikincil felaketlere neden olmasın diyorsan sen de Change.org’daki “Molozlar ve Diğer Atıklar Çevre Felaketine Sebep Olmasın” ve Greenpeace’deki “Enkazdan Başka Felaketler Çıkmasın” kampanyalarını imzalayabilirsin.

Sürdürülebilir Kentler Oluşturmak

Afet öncesi hazırlık yapılırken afet sırası ve sonrasında adım adım ne yapılacağını belli olur, işin uyarlama ve uygulama kısmı kalır. Enkazın ne şekilde ayrıştırılacağı, hafriyatların nerede ne şekilde depolanacağı, depremden etkilenenlerin nerede ne kadar süre kalacağı gibi konuların hazırlığının önceden planlanmış olması gerekir ki afet anında ve sonrasında aksiyon alınabilsin.

Peki böylesi bir felaketle karşı karşıya kalmamak adına, bundan sonrası için ne yapılması gerekiyor? 

Yeniden inşa ve yeniden yapılanma süreci çok önemli. Nasıl bir şehirleşme ortaya konacağı üzerine ciddi çalışmalar yapılması gerekiyor. Sürdürülebilir kentler oluşturmak ise temel hedef olmalı. Deprem, iklim, sel dirençli, yani aslında afet dirençli kent planlamaları yapılması ve uygulanması gerekiyor. 

Hangi yapı malzemelerinin kullanılması gerekliliği ise bir başka önemli husus. Doğru malzeme seçimi, olası bir felakette bu malzemelerin ayrıştırılması ve yeniden kullanımını sağlayabilecek en temel nokta. Depreme uygun yapı malzemeleri, geri dönüştürülebilir malzemelerin kullanımı yaygınlaşmalı. 

Az katlı, ekolojik yapılardan oluşan kentler tasarlanmalı ve hayata geçirilmeli. Nehir yataklarında, ovalarda, alüvyal topraklarda yapılaşmaya izin verilmemeli. Elektrik, su gibi temel ihtiyaçların altyapıları hazırlanmalı, güçlendirilmeli. Aslında kentsel dönüşümün adının hakkını vererek, gerçekten bir dönüşüm sağlamak için çalışmalara başlanmalı. 

Bu yazının temeli olan “Deprem Sonraki İkinci Afet Olarak Çevre Kirliliği” söyleşisinin tamamını aşağıdan izleyebilirsin:

Bir Cevap Yazın

Up ↑

%d blogcu bunu beğendi: