Kapsayıcı ve Adil Bir Ekonomik Sistem Arayışı

İnternette ya da bir arkadaşında görmeden önce ihtiyacın olduğunu bile bilmediğin bir ürüne, aniden çok ihtiyacın olduğunu, daha doğrusu arzuladığını, hissettiğin ve onu bir an önce satın almak için heyecanlandığın oldu mu?

adil sistem

Nasıl oluyor da yeni bir pantolona ya da evdekinden çok da farklı özellikleri olmayan bir şampuana aniden ihtiyaç duyuyor ve gidip satın alıyoruz? Çünkü kâr ve büyüme odaklı mevcut ekonomik sistem, ihtiyaç algısı yaratarak daha çok tüketmemizi hedefliyor. Fiziksel ürünler için bile psikolojik ihtiyaç yaratarak daha çok satın almamızı sağlıyor. Ancak dünyadaki kaynaklar sınırlı, arzular ise sınırsız. İklim acil durumu ve biyolojik çeşitlilik krizi tüketimin ve mevcut sistemin bu şekilde devam edemeyeceğini gösteriyor.

Mevcut ekonomik sistem içerisinde büyüme ve kâr elde etmek için tüketime odaklanması gezegene ve insana pek çok bedel ödetiyor. Karbon ayak izinin artmasına, doğayla uyumsuz bir yaşam oluşmasına, çevrenin zarar görmesine ve biyolojik çeşitliliğin yok olmasına yol açıyor. 

Serbest piyasa ekonomisinin babası kabul edilen Adam Smith’in görünmez el teorisine göre herkes kendi ihtiyaçlarını karşılarsa toplumsal iyilik sağlanır ve adil bir ekonomik paylaşım olur. Ancak mevcut ekonomik sistemin görünmez el teorisinin söylediği gibi adil olmadığı bariz. 2021 Credit Suisse Küresel Varlık Raporu’na göre, dünyanın en zengin %1’i dünyadaki mal varlığının %43,4’üne sahip. Dünyanın en zengin %1’i dediğimizde serveti 1 milyon doların üzerinde olan bireylerden bahsediyoruz. Öte yandan 10.000 dolardan daha az varlığa sahip olan bireyler yani dünya nüfusun %53,6’sı, küresel mal varlığının sadece %1,4’ünü elinde bulunduruyor.

dünya servetinin dağılımı

Yerel ve Doğal Gıda Talebi Artıyor

Yerel ve doğal ürünlere talep özellikle 1989 yılında Carlo Petrini’nin yavaş yemek (slow food) manifestosu ile ivme kazandı. İklim krizinin etkilerinin hissedilir hâle gelmesiyle yerel ve doğal gıda talebi arttı ve giderek artıyor. Özellikle gelişmiş ülkelerde organik, yerel olarak üretilen mallar ve yenilenebilir enerji pazarı güçlü ve istikrarlı bir şekilde büyüyor. İstersen bu artışı rakamlarla netleştirelim.

Yerel çiftlik üretimi gıda ürünlerinin satışı, 2015’te 8,7 milyar dolarken, 2017’de artış göstererek 11,8 milyar dolara ulaştı. 2017’deki bu rakam o yılki tüm tarım ürünleri satışının %3’ü anlamına geliyor. Bu artış, ülkelerin toplam yiyecek ve içecek satışlarındaki büyümeden daha fazla. 

Ekolojik olarak bilinçli tüketici davranışına geçiş batı veya kuzey ülkeleri ile sınırlı değil. Çevre yanlısı tüketici davranışlarını inceleyen araştırmaya göre Hindistan’daki tüketiciler de satın alırken gittikçe artan bir ekolojik endişe duyuyor.

yerel market

Organik Tarım Talebi ve Arzı Artıyor

Amerika Birleşik Devletleri’ndeki çiftçi pazarlarının sayısı, 1994’te 2.000’in biraz altındaydı. İstikrarlı bir şekilde büyüyerek 2020 yılında 8.600’ün üzerine çıktı. 2010 istatistiklerine göre, organik tarım sektöründe ABD’de 1.6 milyon sertifikalı üretici ve 37 milyon hektar tarım arazisi vardı. Belgeli olmayan üreticiler dahil edildiğinde büyüklüğün bu rakamdan kat kat fazla olduğu tahmin ediliyor. 

organik tarım

2016 yılında dünyadaki organik tarım sertifikalı araziler toplam 57.8 milyon hektara ulaştı. 2019 yılında, organik tarım için kullanılan alan 107.4 milyon hektar oldu. Yani dünya tarım arazilerinin %1,5’i organik tarım için kullanılıyor. 2003 yılında dünya genelinde 25 milyar dolar değerinde organik ürün satışı gerçekleştirildi. Bu rakam 2008 yılında 50.9 milyar dolara, 2016 yılında ise 90 milyar dolara yükseldi. 2019’da ise küresel organik gıda satışları 106 milyar Euro’yu aştı.

İnsanlar Sağlığa Zararlı Ürünleri İstemiyor

İnsan sağlığına, çevreye ve üreticinin kendisine zarar veren ürünler konusunda bilinç gelişiyor. Hâlâ bireysel davranış yaygın olsa da, bilinçli bir tüketim dalgası yükseliyor. İnsanlar yerel, organik ve adil ticaret ile üretilen ürünler satın almaya çalışıyor. 

Örneğin, Almanya’da yaş grubundan bağımsız olarak insanların %84’ü aldığı ürünün adil olup olmadığını, %82’si çevre dostu üretilip üretilmediğini, %81’i genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) içerip içermediğini sorguluyor. Halkın %79’u devlet tarafından zorunlu kılınan bir hayvan refahı belgesi istiyor.

Yeni bir ekonomiye yönelik talep zaten mevcut ve bu talep gittikçe güçleniyor. Mevcut tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmemiz ve artık türetime yönelmemiz gerekiyor. İstatistikler, insanların ekonomik sistem değişikliğine, doğal, yerel ve adil olana yöneldiğini ve değişiklik istediğini gösteriyor. Değişim türetim ekonomisi ve bizlerin örgütlenmesiyle gerçekleşecek.

Bir Cevap Yazın

Up ↑

%d blogcu bunu beğendi: