Sakin İşletmeler: Büyümemek bir tercih olabilir mi?

Uygar Özesmi, Good4trust.org kurucusu ve kışkırtıcısı

Bu sene Türetim Ekonomisi’ni yakın geleceğin tek olası sistemi olarak ortaya koymak gibi iddialı bir çıkış yaptım. Tabii böyle bir iddiayı ortaya atınca bir an önce ve pek çok farklı platformda tartışmak gerek… Bu bahar ilk olarak, Bahçeşehir Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Eski Dekanı Prof. Dr. İpek Altınbaşak Farina’nın konuğu olarak Prof. Dr. Seyfettin Gürsel’in liderliğindeki Toplumsal ve Ekonomik Araştırmalar Merkezi BETAM akademisyenleri ve Prof. Dr. Haluk Levent ile Türetim Ekonomisi’ni tartıştık. Orada daha önce hiç duymadığım ve Türetim Ekonomisi’ne faydalı olacağını düşündüğüm bir kavramla tanıştım… ‘Cüce’ veya tercih ettiğimiz adıyla ‘Sakin İşletmeler’.

Üç öncü kadın akademisyen Doç.Dr. Senem Göl Beşer, Doç.Dr. Ayşe Begüm Ötken ve Doç.Dr. Elif Yolbulan Okan geçen yıl Sakin (Cüce) işletmeler kavramını Türkiye literatürüne soktular. Dediklerine göre sakin işletmeler kavramı ilk defa 1980’lerde Italya’da ortaya çıkmış ve “nanismo aziendale” olarak ifade edilmekte. Özellikle son zamanlarda kapitalizmin içinde bulunduğu toplumsal ve çevresel buhran ile birlikte İtalyan politik ve sosyo-ekonomik tartışmalarında sıkça yer alıyor. Artık, belki de sakin işletmeleri biz de tartışacak ve belki de sakin olma yolunda ilerleyeceğiz…

Peki nedir bu sakin işletme veya tartışmalı ismiyle cüce işletme? Doç.Dr. A. Begüm Ökten, “literatürde sakin işletme, yaşça büyük, yani en az üç kuşaktır var olacak, uzun süre değişmeyen bir şirket büyüklüğünde kalacak, az sayıda çalışanı ve ürün çeşitliliği olacak, yerel ölçekte yani belli bir coğrafi pazarda faaliyet gösterecek, ve tabii yıllarca ayakta kalırken sahiplerine de tatmin edici bir hayat standardı sunacak, diye tanımlanır” diyor. Doç.Dr. Senem Göl Beşer’de hemen ekliyor, “sakin işletme diyeceksek artık doğaya saygılı olmak ya da sürdürülebilirlik gibi kavramlar da bu tanıma dâhil edilmeli.” Bu tanım ortaya konunca, kuşaklar boyunca varolmanın dışında bütün Good4Trust.org, yani Türetim Ekonomisi içindeki işletmelere sakin demek mümkün gibi geldi bana. Gerçi Türkiye’de bir kuşaktan fazla ayakta kalan kaç küçük işletme var ki? Çok olmasa da var, mesela Türkiye’deki Yüzyıllık Markalar Derneği’ne üye 32 işletme var. Bir düşünün, bakalım siz kaç tanesini hatırlayabiliyorsunuz?  Kadın araştırma ekibinin gelecekte araştırmak istediği sorulardan bir tanesi de “Bu yüzyıllık markalar nasıl kuşaklar boyunca, çok da büyümeden, ayakta kaldı?” Bunu ortaya koymanın pekçok işletme için yol gösterici olacağı aşikar.

Araştırma ekibi iki yeni kavram ortaya koydu: Büyümeme tercihi ile Ekolojik ve Sosyal açıdan duyarlı olmak

Sakin işletmeler Dünya literatürüne Türkiyeli araştırma ekibinin yeni olarak getirdiği 2 kavram var. Birincisi büyümeme tercihi.  Halbuki İtalyan literatüründe büyümeme durumu (stunted) kaynaklarlara bağlı bir zorunluluk olarak anlatılıyor, bu durum pek çok işletmenin büyümemeyi bilinçli olarak seçtiği gerçeğini yansıtmıyor. Bu durumda, bu bakış açısıyla bakıldığında, bir KOBİ sakin işletme olmuyor; Çünkü KOBİ’lerin hedefi büyümek. 

İkinci getirdikleri yeni kavram ise ekolojik ve sosyal açıdan duyarlı olmaları. Büyümeme tercihlerinin sadece ticari kaygılarla değil, çevresel ve sosyal nedenlerle de veriliyor olması gerekiyor sakin olabilmek için… Sakin işletmelerin Türetim Ekonomisi ile içiçe girdikleri nokta da bu, çünkü Türetim Ekonomisi içindeki işletmelerin doğaya ve insana verdikleri zararı en aza indirmeleri, kendi aralarında dayanışma ağı ile döngüsel bir ekonomi kurarak sinerji oluşturmaları bekleniyor.

Bana sakin işletme kavramının neredeyse etik bir duruş gibi geldiğini söylüyorum, bunun üzerine Doç.Dr. Elif Yolbulan Okan diyor ki: “Sanırım 2014’de Gaziantep’te 19. Ulusal Pazarlama Kongresi’ndeydim, açılış konuşmasını Polaris’in sahibi Ahmet Ziylan yapıyordu, dediğine göre bütün bayilerine ayakkabılarını aynı fiyattan verirmiş, bir gün İstanbul’dan bir mağaza çok sıkı bir pazarlıkla daha düşük fiyata almış ayakkabılarını, bunun üzerine dönmüş fiyat farkını Anadolu’daki bütün diğer bayilerine iade etmiş. Bunu duyunca kendi dedem aklıma geldi. Dedem Mehmet Özesmi, Ödemiş’te tütün tüccarıymış, üreticilerden aldığı tütünü çok iyi bir fiyata satar ve beklediğinden çok kazanırsa, dönüp kar fazlasını çiftçilere dağıtırmış. 

“Bu anlayışla bugün hangi işletme ayakta kalabilir ki?” diye sorduğumda Yolbulan Okan bu etik davranışların sosyo-kültürel tarihimizin bir parçası olduğunu ve Ahilik teşkilatı içindeki dayanışma geleneği içinde ekonomik olarak da sürdürülebilir olacaklarını söylüyor. Senem Göl Beşer ise sakin işletmelerin mevcut piyasa ortamında rekabet yerine işbirliği ile var olabileceklerini vurguluyor: “Siz Türetim Ekonomisi makalenizde Darwinist rekabet yerine Kropotkin’i ve işbirliğini koymuşsunuz, biz de Wallace ile kıyaslıyoruz. Sosyal Darwinist bakış açısı, hayatın, eğitimden ekonomiye her alanına sızmış. Wallace’ı kimse bilmiyor, o işbirliği var, üstelik örgütlü bir işbirliği var diyor ama biz çok az görüyoruz… Niye? Sistem onun bilinmesini istemiyor… işbirliğini konuşmuyoruz, hep rekabet ve büyüme konuşuyoruz.”

Bu bağlamda araştırma ekibi müşterek değerden ve bir değer zinciri oluşturmaktan bahsediyor. Konuya bu açıdan bakar isek, dedemin kar fazlasını çiftçilere dağıtmasını özgecil (altruistic) bir davranış olarak değil, müşterek değer oluşturmak ve dolayısıyla güven tesis ederek değer zincirini pekiştirmek şeklinde değerlendirebiliriz.

Yayınlayabilir miyiz diye ürktük!

Bir akademisyen olarak farklı fikirlerin ne kadar zor yayınlandığı bilinciyle soruyorum: “Siz bunu nasıl yayınlatmayı başardınız?”  Senem Göl Beşer itiraf ediyor “Yayınlayabilir miyiz diye ürktük! Sonuçta sistemin desteklediği bir görüşü ifade eden bir makale olmadı, sisteme dair bir eleştiri yapıyorsunuz. Akademik ortamda büyümemek bir tercih, hem de “güzel bir tercih” demek hiç dile getirilmiyordu. Esamesi yoktu, endişemiz buydu… Basılmayabilirdi… Ama öte yandan sistem öyle tıkanmaya başladı ki, Harvard Business Review (HBR) bile küçük kalma üzerine makale yayınladı. O sistemin içinden bir dergi olarak bunu söylüyor, çünkü artık sistem tıkanmış durumda. Büyüdüğünüz zaman diğer firmalara yer kalmayacak diyor HBR. Hatta, Facebook da büyümesin, başka firmalar da büyümesin diyor. Yani, benzer şeyleri söylemeye başlıyoruz.” 

Elif Yolbulan Okan araştırma grubu olarak bu çalışmalara devam edeceklerini söylüyor: “Anadoludaki akademisyen arkadaşlarımızda yerel işletmelerin örnekleri çok var, onlarla birlikte çalışacağız. Cumhuriyet döneminden bugüne devam eden işletmeler var. Mesela Kayseri’de bir tüccarın annesi adına yaptığı bir kitapçık var, annesi ve babasının ticarete dair sözlerini bir araya getirmişler. O kadar hoş laflar var ki esasında biz Philip Kotler onu demişti bunu demişti değil, yerelde ne demişler ona bakmamız lazım. Kayserili tüccarlar meşhurdur, nelere inanarak, neleri önemseyerek büyümüşler, nerelerde hatalar yapmışlar. Bunları da öğrenmemiz gerek.  

Bu coğrafyanın gerçeklerini anlatmak gerekiyor!

Ayşe Begüm Ötken eğitim sisteminden hatta kendi anlattıklarından memnun olmadıklarını anlatıyor. Söylediğine göre rekabet eğitim sisteminin önemli bir teması ancak işbirliğinden neredeyse hiç söz edilmiyor. “Sürekli rekabet ve büyüme konuşuluyor. Bu zihniyet yerel olmayı engelliyor, sadece küreselleşebilirseniz büyürsünüz, bunun için de rekabetçi olmanız gerekiyor. Derslerdeki kavramlarımızın içinde ne türetim var, ne de sakin. Müşteri memnuniyeti gibi olumlu kavramlar dahi karlılık üzerinden tanımlanıyor, dolayısıyla müşteri memnuniyeti sadece kar yarattığı sürece arzulanıyor” diyor Ötken. Yolbulan Okan ise şöyle ekliyor: “Üniversitede yönetici yetiştiriyoruz, girişimci yetiştiriyoruz, lider yetiştiriyoruz. Ancak Facebook, Starbucks, Coca Cola örnekleri, vakaları anlatarak yerel liderler yetiştirmek mümkün değil. Bizim yerel örnekleri çoğaltmamız, kriz yaşayarak batanları da anlatmamız gerekiyor. Hangi krizi, nasıl atlattılar? Bu coğrafyanın gerçeklerini anlatmak gerekiyor!” 

Ekonomiyi canlandırır

“Şüphesiz sakin işletmeler işletme sahibine huzurlu stressiz bir çalışma ortamı, tatmin edici bir gelir, ustalaşmaktan ve gelenekten alınan zevk ve vicdanı rahat derin bir uyku sağlıyor da ülkeye ne faydası var?” diye sorduğumda ise hep bir ağızdan atlıyorlar: “Kendi kendine yeten bir ülke olabiliriz, bağımsızlığımıza ve özgürlüğümüze destek olur, tarım ve gıda gibi bazı sektörler başta olmak üzere ekonomiyi canlandırır, güçlü değer döngüleri oluşturulur. Ancak bunun gerçekleşmesi için, küçük işletmeleri ilgilendiren bürokrasinin yalınlaşması gerekiyor.  İlgili devlet kurum ve yetkililerine, sakin işletmelerin yerel ekonomilere olacak faydalarının  çok net anlatılması gerekiyor. Sakin işletmelerin gelişmesi için teşvikler verilmeli, örneğin yerel değer zincirlerini kurmak konusunda bir teşvik modeli geliştirilebilir.”

Üç dinamik, öncü ve bilgili kadın akademisyenle geçen bu sabah umut doluydu. Umut sadece onların simgeledikleri gelecek ve öğrencilerine aşıladıkları etik duruş ve değerlerde değildi, yeni ekonominin aktörlerini nasıl gördükleri ile ilgiliydi, büyümeyi değil insanı ve doğayı seçen işletmelerdeydi. Dünya yeniden şekilleniyor, güç küçüğe, yerele ve dayanışma ağlarına kayıyor, gelecek kaçınılmaz bir biçimde sakin sakin geliyor. Benzer değerleri paylaştığımız ve işletmeler arası ekonomiyi ekolojik ve sosyal açıdan adil ve döngüsel yapmaya çalıştığımız Türetim Ekonomisi için de bu durum umut veriyor.

Benim işletmem sakin işletme tanımına az çok uyuyor veya ben de büyümemeyi fakat sürdürülebilir ve sağlıklı olmayı tercih ediyorum diyorsanız lütfen uygar@good4trust.org adresine bir e-posta gönderin.

Kaynakça

Bianchi, C. & Winch, G. W. (2006). Unleashing growth potential in ‘stunted’ SMEs: insights from simulator experiments. International Journal of Entrepreneurship and Small Business, 3(1),92-105

Göl Beşer, S., Ötken, A. B., Okan Yolbulan, E. (2018) Bi̇r Terci̇h Olarak “Büyümeme”: Cüce Şi̇rketler. Kafkas Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, KAÜİİBFD Cilt, 9, Sayı 18, 2018 DOI:10.9775/kauiibfd.2018.028

Martin, R.L. (2019) The High Price of Efficiency. Harvard Business Review, Jan-Feb, 42-55.

Özesmi, U. (2019) Prosumer Economy: Being Like a Forest. arXiv:1903.07615v1[econ.GN]

Doç.Dr. Senem GÖL BEŞER
Marmara Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü’nden lisans, Nebraska Üniversitesi’nde yüksek lisans ve Yeditepe Üniversitesi’nde doktora derecelerini aldı. Halen doçent olarak Yeditepe Üniversitesi’nde öğretim üyeliğini sürdüren Göl Beşer, uzgörü, uluslararası işletme, stratejik yönetim, çeşitlilik ve sürdürülebilirlik alanlarında araştırmalar yürütüyor.

Doç.Dr. Ayşe Begüm ÖTKEN
Marmara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi Bölümü’nden lisans, İnsan Kaynakları Yönetimi alanında yüksek lisans, ve örgütsel davranış programından doktora derecelerini aldı.  2014 yılında Doçent ünvanı alan Ötken şu anda ABD’de University of North Carolina’da Uluslararası İşletme Dersleri vermekte. Şirket kültürü, çalışan davranışları ve işveren markası alanlarında araştırmalar yürütüyor.

Doç.Dr. Elif YOLBULAN OKAN
Ortadoğu Teknik Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun olduktan sonra University of Salford’da Pazarlama yüksek lisansını tamamlayan Yolbulan Okan, bir süre bankacılık sektöründe çalıştıktan sonra pazarlama alanında doktorasını tamamladı. Marka yönetimi, tüketici davranışları, stratejik pazarlama alanlarındaki çalışmalarıyla 2015 yılında Doçent ünvanı aldı. Halen Bahçeşehir Üniversitesi İşletme Bölümü’nde öğretim üyesi ve dekan yardımcısı olarak görev yapıyor.

Yazının orijinali 3 fasikül olarak Dünya Gazetesinde yayınlanmıştır:
https://www.dunya.com/yazar/dr-uygar-ozesmi/1017

1 thoughts on “Sakin İşletmeler: Büyümemek bir tercih olabilir mi?

Add yours

Bir Cevap Yazın

Up ↑

Good4Trust.org sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et